Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yüreğinizin üşüdüğü anlar oluyor mu?

Resim
... Ofisten çıktım yürüyorum. Güzel satış yapmışım, keyfim yerinde. 6-7 yaşlarında bir çocuk yanaştı yanıma, benim montla üşüdüğüm havada üstünde bir kazakla... ''Abla, paran var mı? Karnım aç..'' gibi sözler duyuldu titrek sesinden. Onun ellerinin üşüdüğü bu havada benim yüreğim üşüdü o an.

Memories never fade

Resim
          Hafıza silinmiyor, unutulmuyor hiçbir şey. Sadece zaman geçtikçe yeni anlar yaşandıkça beyin arka belleğe atıyor hatıraları, her santimini ezbere bildiği suratları. Unutulmak isteyen unutmak diyebilir buna.Unutmak değil ama bu gömmek, önce kalbin karanlık kuyularına, sonra beynin.. Zira insan nasıl unutur yüzündeki benin dahi koordinatlarını ezberlediği insanı. 

Hüzün ayı Eylül

Resim
          Hüzün ayı derlerdi Eylül'e. Belki renksizliğinden sonbaharın, belki de romantikliğinden yağmurun. Bana bir sevinç katmıştı bu ay. Sonbaharın renkleri kadar hafif, yağmur kadar saf ve masum bir sevinç. Gülerken gözlerimin dolu dolu olup ışıldamasına sebep olan bir sevinçti bu. Mutlulukların en güzelini getirmişti bana hüzün ayı. Mutlulukların en güzel güleni, birlikteyken en güzel güldüreni... Gülüşünden öptüğünde içinde cennet bahçeleri açtıranı.. Ve şimdi aynı ay, hüzün ayı Eylül, getirdiği gibi götürüyor sevincimi. Kendisi gibi soğuk ve soluk renklerin diyarına. Denizi olmayan, martıların çığlık atmadığı ve aynı şehirde aynı havayı soluyoruz diyemeyeceğim bir diyara...Gözümün ta içine kadar gülebileceğim bir sebep, gülüşünü öpebileceğim bir yakınlık bırakmadan götürüyor.. Verdiği gibi alıyor benden mutluluğu. Ve şimdi mesafeler iki şehir arasındaki 454 km' den daha fazla. Daha soğuk. Daha ürkütücü. İki kalp arasındaki mesafenin ölçülemeyeceği kadar uzak. Tek kalpte

Mutluluk dedikleri nedir ki?

Resim
Mutluluk beklediğimiz de gelecek bir şey değildir. Yada binip gidebileceğimiz bir durak.. Mutluluk hayatın içindeki minik anlarda gizlidir. Kiminle, nerede ve nasıl olduğu belli olmayan anlarda. Bir bebeğin gülüşünde, bir çiçeğin renginde. Aslında hepimiz hayatımızın belli anlarında mutluyuzdur. Ama insanoğlu o kadar nankör ki her konuda olduğu gibi hayatta da sadece kötü anları görüp kaderine isyan etmeyi seçer. Bir kere şükran duyduk mu radyoda sevdiğimiz bir müziğe denk geldiğimizde? Ya da minik bir başarıyı yakaladığımızda? Müteşekkir olmak daha mutlu ederdi belki bizi. Ama biz hep mutlu olduğumuz anlara takılıp kaldık. Teşekkür edip yeni mutlulukları görmek yerine ne kadar da mutluydum o zamanlar, keşke zamanı geri alabilsem, keşke o yerlere yeniden gitsem, keşke o insanla yeniden beraber olsam gibi keşkeler biriktirdik hayat kumbaramıza.  Keşke takvimden yırtılıp atılmış yapraklara takılmak yerine günün sonunda yırtacağımız yaprağa odaklansaydık. 

Bir Anane Torun Diyalogu

Resim
... -Bence beni hiç sevmiyor. +Hayır, en çok seni seviyor. -Hiç sanmıyorum. + Allah seni çok sevdiği için yalnız bırakıp kendine yakınlaştırmaya çalışıyor. -Ama ben böyle daha çok uzaklaşıyorum. +İrade, irade...

Kalabalıklardaki yalnızlığı seviyorum

Resim
Bomboş kalabalıkları var ya İstanbul'un. Hani böyle iğne atsan yere düşmeyecek ve kimsenin o iğneyi neden attığını sorgulamayan kalabalıklar. Kalabalıklar ama boşlar. Boş gözlerle dolu dolu izlediğim, televizyon izlemekten daha çok sevdiğim...
Resim
Kadın: 'Ben ördüm aşkımızı bitiren ağları' dedi.  Garip bir gülüş belirdi dudaklarında.  'Ama seni çok seviyorum' diye ekledi....  Metin Karaoğlu

Başkaları..

Resim
Ufak bir kız çocuğuydu aynaya baktığımda gördüğüm. Dedesini baba zanneden, annesinden korkan ama gözlerindeki ışığı hiçbir zaman yitirmemiş ufak bir kız çocuğu. Zaman ona dedesinin ölümünden sonra babasının başka biri olduğunu öğretti. Annesinden korkmak yerine ona destek olması gerektiğini öğretti. Bilmiyordu ama annesine destek olmaya çalışırken annesiyle rolleri değişeceklerini. Zaman aktı geçti sanki anne o olmuştu. Ve baba yine yoktu hayatlarında. Omuzlarındaki yük ağırlaşmıştı erken yaşlarda. Öyle ağırdı ki artık ışık yoktu gözlerinde ve umut aydınlatamıyordu yüreğini. Hayat öyle acımasız davranmıştı ki ona. Kendisi hiçbir zaman hata yapmadı. Hayır dört dörtlük değildi elbette. Hata yapmaya fırsatı olmadı sadece. Çünkü zaten o hep başkalarının hatalarının bedelini ödedi. Normalde insanların en yakını olan anne, baba ona başkalarıydı.

Biz olmayalım

Resim
Hayatına biri girince bir anda değişir tekil özneler. Ben yoktur, sen yoktur, o yoktur. Biz vardır artık, onlar vardır. 'Sıkılırken been' diye sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar bir anda 'sıkılırken biz' olur. Check in ler iki kişiliktir. İki kadeh olur masa da. İki yastık vardır yatakta. İki yürek vardır tek bir hayatta. Çünkü biz olmuştur özneler. Sonra ayrılık gelince kapıya, iki kalp sığmayınca tek hayata bir kalbin yetim kalışı, yok oluşu çıkar ortaya. O yüzden diyorum ki bundan sonra hayatıma girenle biz olmayalım. Ben, ben olayım; o, o olsun. Hiçbir zaman biz olmayalım. An gelsin ben, o olayım; o, ben olsun. Tabi yetim bir kalp o olabilecek kadar sahiplenir mi birini bilinmez. Sevebilir mi demiyorum sevilir, sevilir elbet de sahiplenmek diyorum işte hocam o çok ayrı mesele.

Seni düşünmek güzel şey...

Resim
            Neredeyse bir sene süren bir rüya gördünüz mü hiç? Bir gün uyanacağınızı bile bile sonu gelmesin diye uğraştığınız bir rüya... Peki ya uyanınca hayallere taşıdınız mı o rüyayı? Rüya gibi dediğiniz o hayat, o insan bir anda hayallerinizin baş köşesine oturup kalkmamaya yemin etti mi?            Hayatım, rüyalarım, hayallerim birbirinin içinde şimdi. Hayır istemiyorum o hayalin gerçek olmasını. İstemeyince daha güzel her şey; olmasını beklediğim bir şey yok, olmamasından doğan hüzün yok ve olduğunda canınızı acıtan ya da peri masalı gibi olsa da bir gün bitecek korkusuyla yaşanan bir rüya yok. Hayal olarak kal sen. Hayal olarak kalalım biz. Gerçekte mutlu olmak bizim harcımız değilmiş. Hayallerde, mutluluğun en tatlı olduğu yerde buluşalım. Hayal etmek, seni düşlemek, seni düşünmek..Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey dememiş mi Nazım? Sen bilmezsin şimdi devamını bu dizelerin. Aman boş ver bilme, unut devamını bir şiirin. Unut devamını bir rüyanın.. Unut hayallerimiz gibi,

Bir Papatya Falının Son Yaprağı

Resim
Kandırmışlar bizi çocuk iyiliği getirecek diye beklediğimiz gelecek hep daha kötü oldu. Ya bundan sonra daha da kötü olursa.. Hani nerde güzellikler? Hani nerde geçecek derken hayalini kurduğumuz günler? Bu muydu beklenen? Kandırdılar bizi çocuk. Güzel günler görecektik biz, güneşli günler.. Hani nerede? Yine batmış güneşler. Batmış balçıkla kaplı dağların ardına, yolumuza taş koyan, gelirken geleceğin ellerini çamurlayan dağların ardına. İnanma artık çocuk bekleme yarınları. Bekleme güzel günleri. Bekleyiş hep en kötüsünü getirmedi mi? Yaşa artık bu günü. Bu günü beklediğin yarınlar gibi yaşa. Ve yaşat. Ve hisset. Ve hissettir. İçindeki fırtınalı karanlık sokaklarda beton parçalarının içinden çıkan papatyayı hisset. Ve hissettir renklerini. Beyazındaki saflığı göster onlara sarısına kaçmış deliliği, uçukluğu tattır. Mutluluğu yaşa artık ve yaşat bir papatya falının son yaprağının seviyo olması gibi. 

Hayat bir piyangodur: Şanslı olan kazanır, şanssızlar ise Tanrı'nın Unutulan Çocukları'dır.

Resim
Cesaret, korkuya direnmek ve ona galip gelmektir.
Resim
Çünkü yalnızlık sevgilisizlik değildir.    

Yalancıya yalancı denmez

Resim
Usta bir yalancıya kimse yalancı demez. Adı üstünde yalancı dediğin söylediği yalanı gizlemeyi bilendir. Çoğu zaman yalan söylemeyi beceremeyen insanlar yakalanırlar. Hatta göz göre göre ortaya dökerler kendi yalanlarını. Çünkü onlar yalancı değil. Eğer yalancı olsalardı bilirlerdi saklamayı. Usta bir yalancı öyle güzel söyler ki yalanını helal olsun be ne sağlam adam hiç hatası yok dersin. Ya gerçekten sağlamlığındandır bu ya da işinde usta oluşundan. Belki de dürüst diye yerlere göklere sığdıramadıklarımızdır bizi uyutan. Yalancı diye söylendiklerimiz ise masumiyetiyle yalan söylemeye kalkıp eline yüzüne bulaştıranlardır esasında.                                                                          
Resim
Büyüdüğünüzü aşık olduğunuzda değil,  kendi evinize gelen doğalgaz faturasını  gördüğünüzde anlarsınız.

Friendship

Resim
         Dost tanımından daha öte bir insana sahip oldunuz mu hiç? Dünyanın en büyük zenginliklerinden biridir o. Tabi öyle düzinelerce dostu olan insanların samimiyetine inanmam ben. Tek elimle gösteririm dostlarımın sayısını. Dost dediğin candan ötedir. Birlikte makaralardan dondurma külahı yapıp içine çamurlardan dondurmalar koymaktır. Birlikte ellerin ayakların çamur içinde eve geldiğinde annenden azar işitmektir. Birlikte bisiklete binip yerleri öpmektir ve her defasında düşenden çok yardıma koşanın sızısının daha fazla olmasıdır. Birlikte evcilik oynamak, oyuncakları paylaşamayınca küsüp 5 dakika geçmeden barışmaktır. Birlikte aynı oyuncak ayılara sahip olmak ve onları yıllarca saklamaktır. Birlikte annenin yaptığı salçalı makarnayı yemek ve yıllar geçtikçe yine aynı makarnayı birlikte yapmaktır. Birlikte saçma sapan fotoğraflar, videolar çekip onları arşivlemektir. Birlikte güzel bir pazar günü dürümleri alıp sahilde patlayana kadar yemektir. Birlikte film izliycez
Resim
Yaşamak, yazmaktan daha zor..
Resim
Belki de aşk, nefretle sevgi arasındaki o ince çizgidir.. Biz o çizgi de bir sağa bir sola yalpalanıyoruz. Bazen öyle kavgalar ediyoruz ki iki düşmanın birbirine söylemeyeceği sözleri söylüyoruz birbirimize. Bazen öyle seviyoruz ki aşkın hakkını verdik diyoruz gözlerimizle. Birbirimize itiraf edemeden yaşadığımız bir belirsizliğin içinde sürükleniyoruz gizlice. Düşünsenize; sana güvenmiyorum diyen bir adam ne kadar sevebilir ki? Ne kadar koyabilir seni gelecek düşlerinin içine? O bana güvensizliğiyle ben gerçekten seviyor mu sorularım, ne zaman gider bekleyişimle savrulup gidiyoruz bir bilinmezlikten diğerine.
Resim
Bu sabah horoz sesleriyle başladım güne, erkenden yine düştüm hayallerin peşine. Az gittim uz gittim çok uzak gelmez bana mutluluk buradan sahile kadar gittim. Aldım kitabımı elime, gözlerim satırları izlerken kalbim huzuru dinledi. Huzur bana, her zaman yanımda olursa hiç bir değerinin kalmayacağını fısıldıyordu. Ona kitabımdan satırlar okudum güneşin parıltısı altında, rüzgarın serinliğinde cümleler paylaştım. Birlikte güneşin batışını izledik, o bana martıları gösterdi ben ona gökyüzünün kızıllığını. Kararıyordu gün yine gitmeliydik ikimizde. Huzur yine gitti.. Biliyordum bu kez onu bulacağım yeri.

ÖKÜZE KIRAVAT TAKMANIN YOLLARI

Resim
Kızların ruhundan anladığını iddia eden bir adam düşünün. Sadece iddialar üzerine kurulu bir anlayış.. Şimdi kızlar için onları anlayan erkek sabırla onları dinleyen, ne kadar dırdır yapsa da sıkıldığını, şikayet ettiğini belli etmeyen erkektir. Haksız mıyım kızlar??? Ayrıca bi adam ruhumdan anlıyorsa o zaman alttan almayı da bilmeli, beni dinlemeyi de bilmeli, sinir yapıp sayıp sövmemeyi bilmeli, narin olduğumu çabuk incindiğimi bilmeli... Bilmezse neler olur neler... O uzatıp zorla alttan almaz kızcağızın üstüne gider eee kız bu inada bindirecek. Konuşacakta konuşacak, kız konuştukça erkek sıkılacak, erkek sıkıldıkça kıza SUSUSUSUUSUSUSUUSUSUS demeye başlayacak. KIZ lan bu öküz. Kız susar mı hiç? Hani anlıyordun sen kız ruhundan? Sen sus dersen o kız ağlar senin de öküz ruhun duymaaaz. Sen üstüne gittikçe çocuklaşır çünkü o bir bakmışsın 4 yaşına inmiş. Baş edemezsin maazallah. Sen iyisi mi naaap biliyor musun? Alttan almayı öğren. Hayır canım kılıbık ol demiyorum. Kız seninle konuş