Hüzün ayı Eylül

          Hüzün ayı derlerdi Eylül'e. Belki renksizliğinden sonbaharın, belki de romantikliğinden yağmurun. Bana bir sevinç katmıştı bu ay. Sonbaharın renkleri kadar hafif, yağmur kadar saf ve masum bir sevinç. Gülerken gözlerimin dolu dolu olup ışıldamasına sebep olan bir sevinçti bu. Mutlulukların en güzelini getirmişti bana hüzün ayı. Mutlulukların en güzel güleni, birlikteyken en güzel güldüreni... Gülüşünden öptüğünde içinde cennet bahçeleri açtıranı.. Ve şimdi aynı ay, hüzün ayı Eylül, getirdiği gibi götürüyor sevincimi. Kendisi gibi soğuk ve soluk renklerin diyarına. Denizi olmayan, martıların çığlık atmadığı ve aynı şehirde aynı havayı soluyoruz diyemeyeceğim bir diyara...Gözümün ta içine kadar gülebileceğim bir sebep, gülüşünü öpebileceğim bir yakınlık bırakmadan götürüyor.. Verdiği gibi alıyor benden mutluluğu. Ve şimdi mesafeler iki şehir arasındaki 454 km' den daha fazla. Daha soğuk. Daha ürkütücü. İki kalp arasındaki mesafenin ölçülemeyeceği kadar uzak. Tek kalpte ölümüne özlem biriktirileceği kadar da yakın. Bir küçük Eylül meselesiydi belki bu da. Keşke adı gibi küçük kalsaydı yaraları da.
           Hüzün kokan ay, hüzün kokutuyorsun şehrimi. Sonbaharla birlikte yeniden getirsene sevincimi.

En sevdiğim mevsime geldik
Yapraklar sararacak, gök gürültülü yağmurlar yağacak.
Sonbahar hüzündür
Hüzün de ben demektir.
Özdemir Asaf

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Papatya Falının Son Yaprağı

gülmekten ölmek

Düşüyorum