gülmekten ölmek

Mayıs

Şimdi.
Geçmişini değiştirmek zor, şimdi. Sırtında taşımak da yük. Üstelik bu geçmiş senden bağımsız birçok dinamikle şekillenmiş. (Üff tamam bunun üstüne daha fazla hayıflanmayacaksın.) Bu geçmişi orada öylece bırakıp arkanı dönüp gidemezsin. Bunu bir yerde yaptın ve şimdi bir yerde bile değilsin.

Geleceğine bakmaksa sadece soru işareti ve karanlık. Önünü aydınlatmadan ilerisini göremezsin. Senden başka kimse de sana ışık tutamaz. Sen istemezsen! NE?! Neden? Ayıp mı başkalarından yardım istemek? Saçmalık. Gönülden sevenler var, sevgi var. Bu kadar karanlık olamazsın ya da bu kadar gri.
Sevmeye ve sevgiye tutunmaya devam et. İnan. Görmemiş olsan da, göremesen de, bir yerlerde olduğunu hissetmeye devam et. Bununla başladığında devam edecek. Materyalist olan şeyler de bunun ardından çözülecek. Tüm bunları yaparken şimdinin içinde olduğunu unutma. Yanında olmayanlar, olamayanlar, olmamasını tercih ettiklerin... Evet, olmamasını tercih ettiklerin. Şimdi; ''Yanımda olmadığı için üzgün olduğum kimsem yok. Aynı zamanda da yanımda olmadığı için paramparça olduğum bir sürü insan var. Ve bunlar aynı insanlar.''  diye anlattıkların. Bunu sen tercih ettin. Dik başlıydın ve bir karar verdin. Şimdi hiçbir boku beceremiyorsan bile...

(Burada içinde yükselen öfkeyi hissedebiliyorsun ve buna gülüyorsun. Nefes alışlarının hızlandığını hissederken kendini sırıtmaya zorluyorsun. Kendine öfkelendiğini hissedebiliyorsun. Gülüyorsun bu kez, burnundan aldığın derin nefesi yine burnundan solurcasına verirken. Bunları da bırakman gerek. Dikkatin dağıldı. Tam şu an. Yanında bağıran adam sırıtarak suratına bakıyordu. Öfkeyi hissettin mi içinde? Midenden yemek boruna yükselen. Ve boğazını ısıtan. Yutkunma. Güldün. Geri döndün. Devam ettin.)

Şimdi hiçbir boku beceremiyorsan bile verdiğin bu kararın ardında durmayı becer. Bu kararı ne diye verdiğini hatırla! Daha vizyonlu, daha bilgili, daha çok gezmiş, daha çok görmüş, daha çok okumuş, daha çok öğretmiş, daha çok sevmiş, daha çok sevilmiş, daha çok konuşmuş, daha çok dinlemiş,... Daha fazlasını görmek için olmamalı bu. Görmek yetmez. Daha fazlasını öğrenmek gerek şimdi. Uygulamak, çalışmak, öğrenmek. Yaşamak. Hissetmek. Paylaşmak. Şimdi de olmak. Tüm bunlarla. Ve artık dahasını düşünürken hülyalara dalıp, içinde kaybolup yenisine yönelmemek. (Ne yapacaksın şimdi? Yazmak da okumak gibi dikkatinin dağıldığı yere kadar ilerliyor. Bu sefer uzatmak istiyorsun. Nefes alıyorsun iki parantez arasında dikkatini dağıtan şeye sinirlenmemeyi öğrenerek, deneyerek, yanılarak, öğrenerek.)

02.06.20

Şimdi kayboluyorum kendi içimde, kavruluyorum kendi öfkemle. Kafam arkasından patlayacak gibi. Beton atıyorlar tüm bedenime. Önce kafa tasım donmuş gibi. Sen; 
''Umarım ile başlayan bir cümle kurmayacağım.'' derken kurduğum cümlenin ta kendisisin.
Şimdi hakettiğini göreceksin.

16.05.2020

Şimdi anlıyorum nedenini. Hastalıklı bir ilişki içinde oluşumu. ''Onunla bir olma, kendini düşürüyorsun.'' noktasına gelen uyarıları neden cevaplayamadığımı şimdi anlıyorum. Neden onunla bir olduğumu anladığım gibi. Ben de en az onun kadar hastalıklıyım çünkü. Denk olmak için kendimi alçaltıyor değilim, ben oyum zaten. Siz beni yüceltmiş olabilir misiniz? Siz benim o tarafımı görmek istemedeniz, görmediniz, bazen göstermedim, bazen bilir gibi yaptınız, bazen bilmez gibi, çoğu zaman görmediniz. Ama kendimi kabul ettirdim, ettirmişim ki şimdi beni o yücelttiğiniz yerden alıp asıl olana koyamıyorsunuz. Tıpkı benim kendimi kabul ettirişim gibi, o da kendini bana kabul ettirdi. Bir insan sevmek böyle bir şey. Siz bunu görmüyorsunuz! Bir insan sevmek, pragmatizmin sularında yüzmek mi?

Evet denedim böyle olmasını, bana faydalı gelmeyenden uzak durmayı. Ve orada da buldum kendime zarar verecek şeyleri.

Ne bu? Bu psişiklik ne? Deliriyor muyum yoksa?

Yapmam gerekenin faydasızdan kaçmak değil, fayda gördüğüme gitmek olduğunu; biliyorum. Ama gidemem, gidemiyorum, fayda gördüğümün yanında eksik hissediyorum.

Ve ben, yine kendime tosluyorum. 

Oturup birlikte bilimden bahsetmek mi, siyaset yapmak mı, ona değil bildiklerine aşık olmak mı? Yaptıklarına aşık olmak mı? Hayranlıkla mı başlar bir aşk? Kendi bildiklerim, kendi yaptıklarımla var olup, onunla sadece dans etmek istiyorsam ne olmuş? Gülmek aynı şeylere, kızmak beraber, kahkaha atmak aynı anda, sövmek, görmek, dokunmak, hissetmek ve sevişmek... Sevmeyi seviyorsam, sevmeyi biliyorsam... Bir insana bakınca taşıdıklarına değil, ruhuna göz atıyorsam... Ve orada gördüğüm tutkuya kanıyorsam, ne olmuş?

Bu psişiklik neden? Deliriyor muyum ben? 

Hayatın bir maraton oluşundan erken yoruldum. Kariyer, para, güzel yemekler, gezilecek yerler, konuşulacak konular, yeni insanlar, daha fazla bilgi, daha fazla yetkinlik, daha, daha, daha... Hayır!

İnsan olmak, doğanın bir parçası olmak, güdülerin bir parçası olmak. Ruhunun varlığıyla var olmak.
Gülmekten ölmek istiyorum.
Bilim, teknoloji, evler, arabalar, kurallar, dinler, diller, ırklar... İnsanlığın inşa ettiği ve insanlığın bayıldığı tüm yapaylıklar! Hiçbiri beni güldürmüyor. Gülmekten, ölmek istiyorum.



Son söz 16.06.20











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Düşüyorum

Karınca Yuvası-1