Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gerçek Aşk

Resim
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil. Bob Marley

Hayatın üzerindeki bir yaraymışım gibi...

Resim
Yıldızlar kadar sevdiğim kalemime gidiyor ellerim, gözlerim yıldızlardayken. Alıyorum kalemi elime şöyle bi çevirip kalbimden sızanları kağıda dökmeye hazırlanıyorum öyle çok şey var ki içimde anlatacak hangi birinden başlayacağımı şaşırıyorum belki ya da hiç bir şey yok artık o yüzden bembeyaz hala satırlar. Sonra içimdeki boşluk dolduruyor kağıdı 'hadi' diyorum 'başla bir yerden bak yıldızlar da gidiyor ufukta aydınlık var onlar gitmeden doldur sayfaları...' Kalem yine dönmeye başlıyor elimde bir ses geliyor kalemin yere düşüşünden, cırcır böcekleri yavaş yavaş kesiyor seslerini.  Birden uyandığım aydınlıkta sorgulamaya başlıyorum çocukluğumu, zaman birden oralara akmış gibi. Bir çocuğun en güvenilir varlığı nedir diyorum uçan kelebeğe. Uçup gidiyor rüzgarla savrula savrula peşinden bırakıyorum kendimi, hiç düşünmeden ardına düşüyorum. Koşuyorum, koşuyorum. Sonra papatyaların arasına düşüyorum dizlerim yine kanıyor ağlamak istiyorum, bir insanın en huzurlu ağlayış

Yıldızlar Hep Orada

Resim
Küçüklüğümü hatırlıyorum, masumluğumdan kalan yılları... Masumluğumdan geriye kalan tek şey olan çocukluğum büyüyor yeniden içimde. Evimizi hatırlıyorum anıların arasında, 3 katlı bir apartmanın en alt katında oturuyorduk. Evimizin girişi apartman girişinden ayrıydı, dış kapımızın hemen 2 metre ötesinde başka bir apartman vardı. Bu iki apartmanın arasına sıkıştırılmış kapımızın hemen önünde ufak bir bahçemiz vardı, kendimize göre minik bir bahçe içinde kedilerin dolaştığı, çiçeklerin açtığı, oradan bakılınca dünyanın çok daha güzel olduğu bir bahçe. Geceleri hep orada uzanır gökyüzünü seyretmeye çalışırdım. Amacım yıldızların güzelliğine ulaşmak olurdu hep, kendimi bildim bileli ayrı bir hayranlıkla bağlıyım yıldızlara. İki apartmanın arası öyle dardı ki gökyüzü yeteri kadar görünmezdi. Başını kaldırıp baktığında 2 yıldız parlardı sadece tüm ihtişamıyla. Tabi ben yetinemezdim bunlarla sevdiğim şeylerin eksik olması katlanılmaz olmuştur hep benim için. İnatla bütün gece izlerdim gökyü

Şanssız Değiliz

Resim
Bazen tek bir cümle bir insanı tanımlamaya yeter. Benim cümlem tamda bu.

Rüyaların getirisi ne olacak ?

Resim
Hayat sanki uyku gibi. Bana öyle geliyor ki öldüğümüzde gözümüzü gerçeklere açacağız, bu rüya bitecek. Hayat uykuda ki tatlı rüya sanki. Kimine göre kabustur belki ama ne önemi var ? Bir gün herkes bu uykudan uyanmayacak mı ? Önemi var işte. Unutulan bir şey var. Rüyaların, kabusların bir tabiri var. Bir sonucu, bir getirisi, anlamlandırdığı bir şey var.. Biz bu uykudan uyandığımızda görülen bütün rüyaların tatlı, acı bir getirisi olacaktır. /Kıvırcığın Kaleminden/

Masalların Devamı

Resim
Saat gece yarısını geçti. Sindirella çoktan evine döndü. Hiç düşündünüz mü Prens ve Sindirella evlendikten sonra hayatlarının nasıl olduğunu? Düşünmediniz, düşünmedik.. Gizlediler devamını çünkü devamı anlatılsaydı bu masal olmaktan çıkardı. Masal olmaktan çıkardı çünkü devamında onlar mutlu değildi. Mutlu sonla biten hiç bir şey olmadı sadece hikayeler mutlu yerlerde kesildi. Aslında Prens ve Sindrella evlendikten sonra Marella adında bir kızları oldu, dünyalar güzeli bir kız. Bu kız daha yaşını doldurmadan Prens'in hayatına başka kadınlar girmeye başladı. Ve bir gün Prens hiç bir şey söylemeden kızını ve Sindrella'yı terk edip gitti. Sindrella, Marella güzel genç bir kız olana kadar yanından ayrılmadı. Ama Marella ile birlikte içindeki nefreti de büyüttü. Onu hep kendi hayatına bir engel olarak gördü çünkü Prens kendine yeni bir hayat kurmuşken o Marelle ile vakit kaybediyordu. Oysa ki Marella annesine büyük bir sevgiyle bağlıydı, bilmiyordu o sevginin nefrete dönüşeceğin

Hayat Ölümcül Bir Hastalık Gibi...

Resim
Bir Eğitim Seminerinden; -Arkadaşlar aranızda ölümcül hastalığı olan var mı ? +Allah'a şükür hocam bildiğimiz kadarıyla yok. -Ne güzel! Peki ya istisnasız tüm insanların yani 6 milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz? Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar: +Ölüm. -Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğumda tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir ama bundan sonra gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Diğer hiç biri insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi? Katılımcılar burada sessizce başlarıyla onaylamaya başlar.  -Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktı. Peki ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz? +Hayır. -Şu saniye içinde olma olasılığı var mı? +Var. -Yarın? +Evet. -30 yıl sonra? +Olabilir. -Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim va

Yağmur

Resim
Hava soğuk yine sensizken olduğu gibi, hafif de rüzgar esiyor. Ve ardından yağmur yağıyor, senin yüreğimden gidişin gibi yağmur... Damla damla iniyor bulutların üzerinden. Damla damla gidiyorsun sen de yüreğimden. Damla damla düşüyorsun gözlerimden. Yaşam döngüsü.., İklim koşulları .. Gitmesen, gidemesen toprağa rahmet için.. Seni çok kıskanıyorum topraktan. Seni içine çekmesini çok kıskanıyorum. Seninle bir bütün olmasını çok kıskanıyorum. Biliyorum aslında yağmurlar gibi seni biliyorum, öyle iyi tanıyorum ki seni denize yağmak istediğini biliyorum. Deniz, deniz istemiyor seni. Ne tuhaf değil mi ? Aynı duyguları yaşıyoruz seninle, aynı acıyı çekiyoruz. Çaresizlik... Ben bulutken yağmurun beni bırakmasını istemiyorum. Sen yağmurken, toprağa gitmen gerekirken denizi istiyorsun. Deniz seni istemezken, toprak içine hapsediyor. Sarıp sarmalıyor seni. Sen sığınacak bir yer buluyorsun da... Ben.. Ya ben.. Düşünüyor musun hiç ? Düşünüyor musun her gün gökyüzünde sen diye yalvarışımı? Acım