Hayatın üzerindeki bir yaraymışım gibi...

Yıldızlar kadar sevdiğim kalemime gidiyor ellerim, gözlerim yıldızlardayken. Alıyorum kalemi elime şöyle bi çevirip kalbimden sızanları kağıda dökmeye hazırlanıyorum öyle çok şey var ki içimde anlatacak hangi birinden başlayacağımı şaşırıyorum belki ya da hiç bir şey yok artık o yüzden bembeyaz hala satırlar. Sonra içimdeki boşluk dolduruyor kağıdı 'hadi' diyorum 'başla bir yerden bak yıldızlar da gidiyor ufukta aydınlık var onlar gitmeden doldur sayfaları...' Kalem yine dönmeye başlıyor elimde bir ses geliyor kalemin yere düşüşünden, cırcır böcekleri yavaş yavaş kesiyor seslerini. 
Birden uyandığım aydınlıkta sorgulamaya başlıyorum çocukluğumu, zaman birden oralara akmış gibi. Bir çocuğun en güvenilir varlığı nedir diyorum uçan kelebeğe. Uçup gidiyor rüzgarla savrula savrula peşinden bırakıyorum kendimi, hiç düşünmeden ardına düşüyorum. Koşuyorum, koşuyorum. Sonra papatyaların arasına düşüyorum dizlerim yine kanıyor ağlamak istiyorum, bir insanın en huzurlu ağlayışını yaşamak istiyorum. Yapamıyorum, ağlayamıyorum çünkü ağladığımda sırtımı sıvazlayıp kanayan yaramı temizleyecek kimseler olmadığını biliyorum. Arkama bakıyorum önce seslensem koşup gelecek elimden tutup yardım edecek birileri var mı diye, uzakta duran ağaçlardan başka bir şey görmüyor gözlerim. Ardından yarama bakıyorum bir de, bir çocuğun yapacağı son şey olarak gülümsüyorum ona. Biz seninle büyüyeceğiz diyorum, cebimden çıkardığım mendilimle temizliyorum onu. Kayboluyor papatyalar, kelebekler yok. 
Sabah olmuş, cırcır böceklerinin sesi yerini kuş cıvıltılarına bırakmış. Yıldızlar gitmiş, bulutların arasından güneş gülümsüyor bana hayatın üzerindeki bir yaraymışım gibi.. Yeni bir güne başlamak üzere eğilip kalemimi alıyorum yerden. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Papatya Falının Son Yaprağı

gülmekten ölmek

Düşüyorum