Bu sabah horoz sesleriyle başladım güne, erkenden yine düştüm hayallerin peşine. Az gittim uz gittim çok uzak gelmez bana mutluluk buradan sahile kadar gittim. Aldım kitabımı elime, gözlerim satırları izlerken kalbim huzuru dinledi. Huzur bana, her zaman yanımda olursa hiç bir değerinin kalmayacağını fısıldıyordu. Ona kitabımdan satırlar okudum güneşin parıltısı altında, rüzgarın serinliğinde cümleler paylaştım. Birlikte güneşin batışını izledik, o bana martıları gösterdi ben ona gökyüzünün kızıllığını. Kararıyordu gün yine gitmeliydik ikimizde. Huzur yine gitti.. Biliyordum bu kez onu bulacağım yeri.
Bir Papatya Falının Son Yaprağı
Kandırmışlar bizi çocuk iyiliği getirecek diye beklediğimiz gelecek hep daha kötü oldu. Ya bundan sonra daha da kötü olursa.. Hani nerde güzellikler? Hani nerde geçecek derken hayalini kurduğumuz günler? Bu muydu beklenen? Kandırdılar bizi çocuk. Güzel günler görecektik biz, güneşli günler.. Hani nerede? Yine batmış güneşler. Batmış balçıkla kaplı dağların ardına, yolumuza taş koyan, gelirken geleceğin ellerini çamurlayan dağların ardına. İnanma artık çocuk bekleme yarınları. Bekleme güzel günleri. Bekleyiş hep en kötüsünü getirmedi mi? Yaşa artık bu günü. Bu günü beklediğin yarınlar gibi yaşa. Ve yaşat. Ve hisset. Ve hissettir. İçindeki fırtınalı karanlık sokaklarda beton parçalarının içinden çıkan papatyayı hisset. Ve hissettir renklerini. Beyazındaki saflığı göster onlara sarısına kaçmış deliliği, uçukluğu tattır. Mutluluğu yaşa artık ve yaşat bir papatya falının son yaprağının seviyo olması gibi.
Yorumlar
Yorum Gönder