Kandırmışlar bizi çocuk iyiliği getirecek diye beklediğimiz gelecek hep daha kötü oldu. Ya bundan sonra daha da kötü olursa.. Hani nerde güzellikler? Hani nerde geçecek derken hayalini kurduğumuz günler? Bu muydu beklenen? Kandırdılar bizi çocuk. Güzel günler görecektik biz, güneşli günler.. Hani nerede? Yine batmış güneşler. Batmış balçıkla kaplı dağların ardına, yolumuza taş koyan, gelirken geleceğin ellerini çamurlayan dağların ardına. İnanma artık çocuk bekleme yarınları. Bekleme güzel günleri. Bekleyiş hep en kötüsünü getirmedi mi? Yaşa artık bu günü. Bu günü beklediğin yarınlar gibi yaşa. Ve yaşat. Ve hisset. Ve hissettir. İçindeki fırtınalı karanlık sokaklarda beton parçalarının içinden çıkan papatyayı hisset. Ve hissettir renklerini. Beyazındaki saflığı göster onlara sarısına kaçmış deliliği, uçukluğu tattır. Mutluluğu yaşa artık ve yaşat bir papatya falının son yaprağının seviyo olması gibi.
Mayıs Şimdi. Geçmişini değiştirmek zor, şimdi. Sırtında taşımak da yük. Üstelik bu geçmiş senden bağımsız birçok dinamikle şekillenmiş. (Üff tamam bunun üstüne daha fazla hayıflanmayacaksın.) Bu geçmişi orada öylece bırakıp arkanı dönüp gidemezsin. Bunu bir yerde yaptın ve şimdi bir yerde bile değilsin. Geleceğine bakmaksa sadece soru işareti ve karanlık. Önünü aydınlatmadan ilerisini göremezsin. Senden başka kimse de sana ışık tutamaz. Sen istemezsen! NE?! Neden? Ayıp mı başkalarından yardım istemek? Saçmalık. Gönülden sevenler var, sevgi var. Bu kadar karanlık olamazsın ya da bu kadar gri. Sevmeye ve sevgiye tutunmaya devam et. İnan. Görmemiş olsan da, göremesen de, bir yerlerde olduğunu hissetmeye devam et. Bununla başladığında devam edecek. Materyalist olan şeyler de bunun ardından çözülecek. Tüm bunları yaparken şimdinin içinde olduğunu unutma. Yanında olmayanlar, olamayanlar, olmamasını tercih ettiklerin... Evet, olmamasını tercih ettiklerin. Şimdi; ''Yanımda olmadığı içi
Bazı geceler ve bazı günler... Hiç kimsen olmaz. Ne bir kelime edebileceğin, ne başını yaslayabileceğin. Bazen sadece kendine sarılmak zorunda kalırsın. Ama eğer kendini unutacak kadar birine bağladıysan hayatını... İşte o zaman kendin bile kendini teselli edemediğinde, kendine sarılamadığında sadece boşlukta düşersin. Dipsiz bir kuyuya düşercesine, asla sonu gelmeyecekmişçesine. Çok denedim. İnsan bulmayı, insan olmayı. Kıymeti eşyalara, yok olacak olanlara değil bir insana vermeyi. Ne zaman çizgiyi aştım, ne zaman kendimden öte sevdim işte o zaman elimi tutan el yok oldu. İşte o zaman omuzlarımdaki tüm ağırlıkla , süratle düşerken sadece dibinin gelmesini ümit ettim. Binlerce kırıkla da olsa, binlerce yarayla da olsa bu düşüşün bir yerde son bulmasını istedim. Ve bir daha hiçbir eli tutmamayı... Eğer kendimin değilse. Sıralı cumalar... Düşüş cumaları... 02.09.2022 09.09.2022 17.09.2022 Cumartesi 05.08
Yorumlar
Yorum Gönder