Karınca Yuvası-1

 Sene 2016, kış sonu.

Hayatımda bir defteri 2 günde kapatmış, şehirden şehire hayat taşımış, 2 hafta boşlukta süzülmüş, İstanbul'a geri taşınma kararıyla 1 ay boyunca gece gündüz çalışıp arkadaş evini uyumak için kullanmış, sonra da ışık görmeyen evimde kendi hayat dizimin 2. İstanbul sezonuna başlamıştım. Ama pek yaşıyor sayılmazdım. Ya uyku uyumaz ya da uyuduğum uykudan kabuslarla uyanırdım. Şimdi hala çekmecemde son kullanma tarihinin geçmesini bekleyen antidepresanlar, uyku ilaçları ve o zamanın dostu alkol... Ah alkol! Uyku problemimin ilk ve yegane çözümü. 

Merhaba 2020! Merhaba uyku problemi! Hoş geldin. Hoşçakal 2020! Sen şimdi bitiyorsun da bu uyku problemi ne olacak? Üstelik ben daha yeni alışmaya başlamıştım sana. Çok alıştım da denilemez sürprizlerle dolu bir yıl oldun. Dünyadan bir çok şeyi götürüp, bir çok şeyi getirirken özel hayatıma baktığımda da büyük taşlar oynattığını yeni yeni kavrıyorum. Bana geri getirdiğin şeyler arasında hayatımın bir dönemini boka bulayan uyku problemi de var. Arada geçen senelerde uyku problemim nereye gitmişti bilmiyorum ama şimdi kendisi baş ucumda. Üstelik bu sefer yalnız da değil. 7/24 devam eden bir kulak çınlaması, yaşam konforumu altüst eden bir hormon bozukluğu ve duygusal bir tatminsizlikle birlikte. Uyku problemimin ilk ve yegane çözümü;
''Dolaptaki rakıdan bi kadeh içsem mi?'' düşüncesiyle başlıyor.
''Hayır hayır alkolü sadece eğlenmek için tüketmeye başlayalı çok oldu!''
''Hafta içi olsa da yarimin şefkatli kollarında bir kaç saat derin uyku uyumanın tadına varsam.''
Kafamın içi bir karınca yuvası gibi.
Binlerce karınca, kıpır kıpırlar.
Bir sağa, bir sola.
Anlamadığım bir telaşla, birbirine çarpa çarpa...
''Ihlamur ve papatya var, demle kendine bir çay.''
You go girl!
Alkol yerine bitki çayı tercih etmek ha! 
4 sene önceye göre edindiğim farklılıklar hiç de fena değil; eğlenirken alkol, uyumaya çalışırken bitki çayı, kulak çınlaması, yeteri kadar param olmadığı için ne olduğunu anlayamadığım sağlık problemlerim (sağlık yönetimi tahsilime dayalıdır bu söylem), başımı yaslayacağım güvenilir bir omuz.

Kendimle gurur duyuyorum be, okuyup ''ay götüm'' diyenleri de duyuyorum.
Herkesin derdi kendine, herkesin başarısı da kendine. Sınırlarımız kendi algı çerçevemizdeki kadar.
''Bunu bir tek sen mi yaşadın, insanlar neler yaşıyor?'' algısını bi götünüze sokun artık.
Yaşam dediğimiz şey milyonlarca olasılıktan ibaret. Senin seçtiğin olasılık, senin koşullarında sana ne yaşatıyorsa o kadarsın. Seni ne kadar üzebiliyorsa en büyük üzüntü o sanıyor, seni ne kadar mutlu edebiliyorsa en büyük mutluluk diye ona tutunuyorsun.
Sen de, ben de, milyonlarca olasılığın kaç tanesini görebildiğimizden ibaretiz. Ve maalesef gördüğümüz, algıladığımız kadar sanıyoruz dünyayı. Elbette öyle değil, daha karşılaşmadığım milyonlarca dert yaratacak olasılığım, daha karşılaşmadığım milyonlarca sevincim var. Benim de, senin de.
Karıncalar...
Numaralandırmak dahi istemediğim, gelmekte olan senenin aynı yere bakarken farklı gördüğümüzü unutmadığımız bir sene olmasını dilerim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

gülmekten ölmek

Düşüyorum