Altı üstü markete çıkmıştım

Köşeyi döndüm, yokuşu çıkıyorum. Elimde alışveriş poşetleri, alnımda sıcağa isyan eden ter damlacıkları. Sağımdaki avludan gelen bir sese dönüyor kafam ''ınnn ateşşşş, ınnnn ateşşş'' diye tekrarlıyor minik iki dudak arasında çıkan ses. Bir çocuk üç tekerlekli bir bisikletin üstünde. Karşısındaki boş bisikletle savaşıyor.(Aynısından benimde vardı. Konfeksiyon işinin bütün yılgınlığını bilen annemin hediyesiydi.) Yıkıyordu yumurcak karşısındaki bisikleti, ''kazandımmm'' nidaları yükseliyordu ardımda bıraktığım avluda. Ah işte öğlen topunu kaçırdığı yerden alıp geri çıkamayan gözlüklü çocuk geçiyor önümden. Yine sağımda bir arkadaş grubu ufacık boylarıyla kocaman planlar yapıyordu o an. -Okul 14 eylül de açılıyor olum. -Tamam işte lan 13'te yaparız. ... Sonrası yok. Çünkü gözüm kulağım balkondaki minik mankende. Adeta minyatür bir bebek gibi. Annesi örmüş saçlarını iki yandan, uçları dağınık ve papatyalar var meliklerin ucunda. Yanaklarında minik elleri. Balkona dayalı dirsekleri. Şarkı söylüyor minik kadife sesiyle. Klip çekercesine bir eda ile. Eve giriyorum şimdi, komşu kadınlar oturuyor merdiven başında. Şaşkın bakışlar ellerimdeki market poşetlerinde. ''Aa öğrenciler de bizim gibi yemek yiyormuş.'' diye düşünüyorlar olsa gerek. Giriyorum eve. Poşetleri atıyorum mutfağa. Bir elim kaleme sarılıyor bir elim kağıda.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Papatya Falının Son Yaprağı

gülmekten ölmek

Düşüyorum