Yükümüz ağır, yolumuz uzun.

Her karışı çocukluğum kokan yolları geçiyorum şimdi. Başka bir şehirde olan kendi evime giderken büyüdüğüm şehirdeki o yokuşu görüyorum. İlkokul dedikleri adı üstünde ilklerin yaşandığı o yere her sabah sırtımda kendim kadar bir yükle gidişim şimdi gözümün önünde. Şimdi aynı yükle hayatımı kazanmak için geldiğim şehirdeyim. İkinci üniversite sevdası ya bir ton kitapla biniyorum otobüse. Sadece kitapların yükü değil sırtımda olan. Tek başına kazanılmaya çalışılan bir hayat var bu omuzlarda. Evet, 'herkes tek, herkes yalnız' dediğinizi duyar gibiyim. Bence de öyle herkes tek. Ama bir şey var ki herkes kendi kendini motive etmek zorunda değil. Yükünüz omuzlarınızdan kayarken arkanızda bunu görüp onu geri yerine iteleyecek birileri varsa, yükten ağrımış sırtınızı sıvazlayıp 'ben arkandayım, sana güveniyorum' diyen birileri varsa çok daha kolay o yükü omuzlamak. Bazılarımız var ki o yükü arkasındakinin üstüne atıp tüm destekçilerinin o ağırlığın altında ezilip yok olmasına sebep oluyor. Kimsesiz ya da değil, çaba yoksa ter dökmek yoksa zirve de yoktur. İnanıyorum, bir gün öyle bir yere geleceğim ki bana bunu nasıl yaptığımı soran insanlara dümdüz bir yoldan giderek yükselemezsin, zirvede olmak istiyorsan yokuşu tırmanman gerek demeye hakkım olacak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Papatya Falının Son Yaprağı

gülmekten ölmek

Düşüyorum